Fark Edilmeyen Gebelikler

Kadının, 20 haftayı aşacak biçimde ilerlemiş bir gebeliği olmasına rağmen bunu fark etmediği duruma “fark edilmemiş gebelik” adı verilir. Gebeliğin daha önce fark edilmeyip ancak 20. hafta ve doğum arasında fark edilmesi “kısmen fark edilmeyen gebelik / ya da geç fark edilen gebelik” olarak tanımlanırken, gebeliğin ancak doğumun başlaması ile birlikte fark edilmesi “hiç fark edilmeyen gebelik” şeklinde tanımlanır.

Fark edilmeyen gebelikler zaman zaman medyada tuvalette, banyoda ya da başka elverişsiz koşullar altında doğum yapan, sonrasında gebe olduğunu bilmediğini belirten kadın konulu haberler ile karşımıza çıksa da henüz psikiyatrik tanı ve hastalık sınıflama sistemlerinde yer almamaktadır. Kimi zaman bebeğin doğum sırasında, ya da taksirle ölümü ile sonuçlanan bu olgularda kadının gebe olduğunu bilmediği yönündeki beyanı, tıbbi, adli ve toplumsal çevrelerce inandırıcı bulunmayabilmektedir. Durumun, kadının gebeliğin farkında olması ve bunu bilerek gizlemesinden kadının ciddi bilişsel işlev kaybı olduğuna; adi suç işlediği ya da gerçeği değerlendirme yetisini bozan ağır bir psikotik tablo gösterdiği gibi oldukça farklı bir yelpazeye yayılan tezlerle açıklanmaya çalışıldığı da görülebilmektedir.

Fark edilmeyen gebelikler toplumda sanıldığından daha yaygındır. Gebeliğin ancak doğumun başlaması ile fark edilebildiği gebeliklerin toplumda üçüz doğumlardan ya da kan uyuşmazlığından daha sık görüldüğü bildirilmektedir. Almanya’da yürütülen bir çalışmada, gebeliğin kadın tarafından 20. gebelik haftasından daha ileri bir zamanda fark edildiği “kısmi fark edilmeyen gebelik/partial denial” oranı 1/475 (%0.21), gebeliğin ancak doğumda fark edildiği “hiç fark edilmeyen gebelikler/total denial” 1/2455 (4/10.000) olarak saptanmıştır. Türkiye’de yapılan bir araştırmada ise kısmi fark edilmeyen gebelik oranı 1/526 (%0.19) olarak bildirilmiştir.

Neden Olur?

Gebe olduğunu 20. haftaya, hatta bazı durumlarda doğum başlayana kadar fark etmemenin bilişsel yetersizlik, tecrübesizlik ya da genç yaş ile ilişkili olabileceği düşüncesi toplumda yaygındır. Ancak fark edilmeyen gebeliklere gençlerde olduğu kadar geçmişte doğum yapmış, orta yaş grubundaki kadınlarda da rastlanır. Olguların %80’den fazlası evli ya da uzun süreli, sabit bir ilişki yürüten, %50’sinden fazlası ise geçmişte doğum yapmış ya da en az bir gebelik yaşamış kadınlardır. Yapılan araştırmalarda fark edilmeyen gebelik olgularının çok az bir kısmında bilişsel yetersizlikler, madde bağımlılığı, psikoz ya da duygudurum bozukluğu saptanmıştır. Olguların birçoğunun iyi sosyal desteğe sahip, yirmili yaşlarda, sağlıklı kadınlar oldukları bildirilmiştir.

Araştırmacılar, gebeliğini fark etmeyen kadınlarda psikososyal stres faktörleri, eş tarafından kötüye kullanım, ilişkide ayrılık ya da kişilerarası çatışma öykülerinin yaygın olduğunu belirtmişlerdir. Bebeğin babası, sıklıkla gebe kadına öfkeli veya uzak olabilir.

Gebelik dönemi, anne adayına önemli fiziksel ve duygusal değişimler getirmektedir.  Gebelik ile yaşanan bedensel ve psikolojik değişimler kadar, sosyal rol değişimine de uyum sağlayabilmek birçok kadın için zorlu bir süreçtir. Bazı gebeler bu süreçte işlevsel olmayan baş etme mekanizmaları geliştirebilirler. İşlevsel olmayan bu baş etme mekanizmaları alkol ve madde kullanımı, depresyon ya da gebeliği yadsıma olabilir. Araştırmacılar, bazı psikolojik faktörlerin gebeliğin fark edilmemesinde önemli rol oynayabileceğini belirtmişlerdir. Kişinin cinsellikle ilgili yaşadığı bilinçli ya da bilinçdışı çatışma, anne adayının kendisinin yeterli annelik görmemiş olması, kadının bebeğin babasına karşı olan olumsuz duyguları bu faktörlerden bazılarıdır.

Bazı araştırmacılar ise fark edilmeyen gebeliği olan kadınların bir kısmının düzenli bir doğum kontrol yöntemi kullanmadığını, adeta cinsel eylem ile gebelik arasındaki bağın zihinlerinde kurulmamış olduğunu bildirmişlerdir. Bu gözlem araştırmacıları fark edilmeyen gebeliği olan kadınların kendi doğurganlıklarını yadsıdıkları hipotezini kurmaya itmiştir. Tıpkı geçmişte hiç cinsel ilişki öyküsü olmayan ya da menopoz dönemindeki bir kadının bulantı, sırt ağrısı, karında şişkinlik belirtileri yaşadığında aklına gebelik ihtimalinin gelmemesi gibi; fark edilmeyen gebelik olgularında da kadınların yaşamış oldukları cinsel ilişki ile gebelik arasındaki bağı kuramadıkları ve akıllarına gebelik ihtimalinin gelmediği düşünülmüştür.

Bir kadın gebe olduğundan şüphelenmedikçe, mide bulantısı, karın krampları, sırt ağrısı, adet görmeme, karında şişkinlik gibi belirtiler için tıbbi yardım aramamış olabilir. Bazı durumlarda da bu belirtiler ile tıbbi yardım aradığında gebelik sorgulanmamış ya da sorgulanmış olsa bile kadının gebe olmadığını net biçimde bildirmiş olması nedeni ile gebelik gözden kaçırılmış olabilir. Fark edilmeyen gebelikler sadece kadının değil, eşinin, ailesinin, yakın çevresinin ve kimi zaman sağlık çalışanlarının da gözden kaçırdığı  gebelik olgularıdır.

Fark edilmeyen gebelikte, gebeliğin klasik belirtileri ortaya çıkmış olsa dahi kadının bunlar için alternatif açıklamaları vardır. Bazı örnekler şu şekilde sıralanabilir:

  • Bulantı ve kusma: hazımsızlık, anksiyete, “grip” gibi tıbbi hastalıklar
  • Yorgunluk: uykusuzluk, ev / iş / okul kaygısı, depresyon
  • Kilo alımı: düzensiz beslenme, iştah artışı, düzenli egzersiz yapmamak, kıyafetlerin yıkanmaya bağlı çekip küçülmesi
  • Fetüs hareketleri: gaz, açlık
  • Meme hassasiyeti: adet öncesi değişiklikler, meme yaralanması

Kadın gebe olduğunu düşünmez ve sorgulandığında bu doğrultuda bildirimde bulunmaz. Ayrıca gebeliği gizlemeden farklı olarak fark edilmeyen gebeliklerde kadın gebeliği saklamaya ilişkin bir davranış sergilememektedir.

Gebelik süresince alınacak uygun bir doğum öncesi bakım, hem gebe hem de bebeğin sağlığı için önemli bir koşuldur. Gebeliğinin farkında olmamak uygun doğum öncesi bakımı ve ardından güvenli ve planlı doğumu tehlikeye atar. Gebeliklerinin farkında olmadıkları için doğum, sıklıkla doğuma uygun olmayan bir ortamda, gerek duyulabilecek tıbbi yardım olmaksızın oluşur.

Her yaş ve sosyoekonomik düzeydeki gebelerde izlenebilecek fark edilmeyen gebelik olgusu, gebeliğin fark edildiği andan itibaren kadın için olumsuz yargı ve suçlamalara yol açabilmektedir. Çoğu fark edilmeyen gebelik olgusunun bebeklerine zarar vermeyeceğini hatırlamak önemlidir. Yine bu olgularda ebeveynlik kapasitesi için de olumsuz çıkarımlarda bulunmak mümkün değildir. Çoğu anne doğum sonrası bebek için tam sorumluluk alabilecek ve normal bir ebeveynlik sürdürecektir. Anne adayı, gebeliğini ancak doğumda fark edebildiyse, yani doğum sırasında ailesi, yakınları ya da sağlık çalışanları tarafından verilecek desteğe ulaşabildiyse olumlu bir sonuca ulaşmak daha kolay olacaktır.

Fark edilmeyen gebeliklerin erken saptanması ile kadın uygun bir doğum öncesi ve doğum sonrası izlemeye ve psikolojik desteğe kavuşabilecektir. Fark edilmeyen gebelik olgularına uygun bir yaklaşım ile yenidoğanın karşılaşabileceği tıbbi ve ruhsal sorunlar önlenebilecektir. Toplumun, sağlık çalışanlarının ve adli birimlerin fark edilmeyen gebelikler ile ilgili bilgi sahibi olmaları ile olası adli sorunlar ve ailevi krizler önlenebilecektir.

 

Doç. Dr. Gökben HIZLI SAYAR

Üsküdar Üniversitesi, İstanbul

 

Sunumun tamamı için (video kaydı):

https://www.youtube.com/watch?v=o_kpZlrB2bI